Dindarlık ve kişilik arasındaki ilişki tek yönlü ve tek boyutlu değildir. Bir taraftan dindarlık kişiliği etkilerken bir taraftan da kişiliğin dindarlık üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır. Her insanın kendine özgü bir kişiliği bulunduğu gibi yine her bireyin kendine has dindarlığı da bulunmaktadır. Zira dünyadaki insan sayısınca kişilik olduğu gibi yine dünyadaki insan sayısınca dindarlık biçimleri vardır. Dindarlık ve kişilik konusunda dünyada çok sayıda araştırma yapılmış ve bu ikisi hakkında birçok fikir ileri sürülmüştür. Ancak bu konuda tam ve net bir görüş ortaya konamamıştır. Jung kişiliği açıklarken içe dönük ve dışa dönük kişilikten bahseder. Jung dindarlığı açıklarken ise arketip kavramını kullanır. Ona göre Tanrı bir arketiptir. Maslow ise hümanist psikolojinin kurucusudur. O, görüşlerini açıklarken kendini gerçekleştirme kavramı üzerinde sıkça durur. Ona göre kendini gerçekleştiren bireyler Tanrı’ya inansın ya da inanmasın dindardırlar. Maslow din konusunda ayrıca kurumsallaşmış ve kurumsallaşmamış kavramı üzerinde durur. O, kurumsallaşmış dine karşıdır. Ona göre gerçek dindar mistik insandır. Diğer bir ifadeyle gerçek dindar kurumsallaşmamış dine sahip olanlardır.