Son yıllarda, tehlikeli çözücülerin çevre üzerindeki etkisine ilişkin farkındalık önemli ölçüde artmıştır. Bu etkiyi azaltmak ve çevreyi korumak için birçok gelişme hayata geçirilmiştir. Bir gelişme, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını etkilemeden mevcut nesillerin ihtiyaçlarını karşılıyorsa, sürdürülebilir olarak kabul edilir. Hem endüstriyel hem de laboratuvar ölçeğinde kimyasal faaliyetleri içeren teknolojiler, sürdürülebilirliği etkileyen ana faktörler olarak kabul edilir. Önemli hacimlerde tehlikeli kimyasalların kullanıldığı laboratuvar deneyleri gibi kimyagerlerin küçük ölçekli faaliyetleri bile, kimyasal atıkların kontrolsüz bir şekilde imha edilmesi durumunda çevreyi olumsuz yönde etkileme potansiyeline sahiptir.
Kimyasal faaliyetler (çevresel, biyolojik, klinik vb.) sonucu çevreyi ve doğrudan temas halinde olan kimyagerleri korumak için çeşitli önlemler geliştirilmiştir. “Yeşil kimya”, “çevreye zarar vermeyen kimya”, “temiz kimya” vb. gibi çeşitli terimler, kimyasal faaliyetlerin çevre dostu bir şekilde gerçekleştirilmesi ihtiyacını vurgulamak için tanımlanmıştır. Bu yaklaşımlar, reaktiflerin tüketimini ve atık oluşumunu en aza indirmeyi ve tehlikeli kimyasalları ortadan kaldırmayı hedefler. Bu çalışmada yeşil kimyanın 12 temel ilkesi ve bu ilkeler kapsamındaki yeşil çözücüler incelenmiştir.