Geleneksel reklamlar, kadınları genellikle fiziksel özellikleriyle sınırlandırarak ve toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirerek kadınların güçlenmesi önünde engel oluşturmaktadır. Literatür, bu tür reklamların kadınların toplumdaki rollerini sınırlandırdığını ve tüketici beklentilerini karşılamadığını ortaya koymaktadır. Ancak, mevcut çalışmalar, femvertising'in bu soruna nasıl bir çözüm sunduğunu ve markaların bu yaklaşımı nasıl etkili bir şekilde uygulayabileceğini yeterince incelememiştir. Bu çalışmanın amacı, femvertising'in toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini yansıtan bir reklam stratejisi olarak nasıl işlev gördüğünü ve markalar için neden önemli olduğunu incelemektir. Bu amaç, kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet kalıplarının kırılması açısından büyük önem taşımaktadır. Çalışma, femvertising'in teorik çerçevesini inceleyerek bu yaklaşımın markalar ve tüketiciler üzerindeki etkilerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Sonuç olarak femvertising'in kadınları güçlendiren mesajlarla tüketicilerin markalara olan bağlılığını artırdığını ve toplumsal değişimlere katkıda bulunduğu belirtilmektedir. Bu çalışmanın, markalar, reklamcılar ve toplumsal cinsiyet eşitliği savunucuları gibi paydaşlar için önemli bir rehber olması beklenmektedir.