Küreselleşme süreci, finansal piyasaları daha entegre hale getirerek uluslararası sermayenin hareket kabiliyetini ve hızını artırmış, gelişen piyasaların sermayeye ulaşımını kolaylaştırmıştır. Bu bağlamda sermaye açığı olan gelişmekte olan ülkeler, sahip oldukları gelişmiş finansal piyasaları aracılığıyla yeterli miktarda ve uygun koşullarda uluslararası sermaye kaynaklarına ulaşma imkanı elde edebilmektedir.

Öte yandan, yaşanan bu olumlu gelişmeye karşın finansal piyasalar daha kırılgan hale gelmiştir. Bu süreçte krizlerin bir ülkeden diğerine hızla yayılması mümkün hale getirmiştir. Sonuç olarak, finansal piyasaların gelişmişliği, olumlu bir konjonktürde ülkesi lehine işlerken, olumsuz durumlarda aleyhine sonuç vermektedir. Ülkelere düşen görev finansal piyasalarını risklere karşı güçlendirmek olmalıdır.  Bu amaçla çalışmada, bulaşma riskini kontrol etmek ve gelişmekte olan piyasaların bu tür krizlere karşı dayanıklılığını artırabilmek için yapılması gerekenlere yer verilmiştir. 

Finansal piyasaların birbiriyle yüksek derecede bağlantılı hale gelmesi, yatırımcıların risk algısının değişmesine, ani sermaye çıkışlarına ve krizlerin domino etkisiyle yayılmasına yol açmaktadır. Kitapta, bu süreçlerin gelişen piyasalar üzerindeki etkileri detaylı bir şekilde analiz edilmiştir.

Kitapta, bulaşma etkisinin aktarım mekanizmaları ve dinamikleri ortaya konulurken gelişen piyasaların karşı karşıya kaldığı sistemik riskler, yatırımcı davranışları ve piyasa şoklarının yayılma yolları gibi konulara da yer verilmiştir. Sonuç olarak, sermaye hareketlerinin artmasının getirdiği avantajlar ile maruz kalınan riskler arasında bir denge kurmak gerektiğini söylemek mümkündür.