Hyaluronik asit (HA), vücutta doğal olarak bulunan bir glikozaminoglikandır ve yüksek su tutma kapasitesi ile cilt, eklemler ve bağ dokularında önemli roller üstlenir. İlk kez 1934 yılında keşfedilen bu molekül, kimyasal yapısı ve biyolojik özellikleri sayesinde hem kozmetik hem de tıbbi uygulamalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Hyaluronik asitin nemlendirme etkisi ve viskoelastik yapısı, cildin elastikiyetini artırma yaşlanma belirtilerini azaltırken, aynı zamanda eklemelerde kayganlığı sağlayarak hareket kabiliyetini artırmayı sağlar. Kozmetik ürünlerde cilt nemlendiren ve tedavilerin görünümünü azaltan HA, dermatolojik ve estetiklerde dolgu maddesi olarak sıklıkla tercih edilir. Sağlık alanında hyaluronik asit, osteoartrit tedavisinin getirdiği ağrıyı hafifletmek, göz cerrahisi sırasında dokuları korumak ve yara iyileşmesini hızlandırmak gibi çok yönlü kullanımlara sahiptir. Ayrıca doku mühendisliği ve rejeneratif tıp alanında biyouyumlu ve biyobozunur özellikleriyle yapay organ ve doku iskelelerinde kullanılmaktadır. Düşük, orta ve yüksek düzeyde ortak HA formları farklı biyolojik etkilerle çeşitli uygulamalara uyum sağlar. Yenilikçi formülasyonlar ve çapraz bağlama teknikleri sayesinde, HA'nın etkisi daha uzun süreli ve güvenli hale gelir. Gelecekte hyaluronik asit üzerine yapılan araştırmalar, genetik mühendislik ve nanoteknoloji ile daha etkili ve sürdürülebilir uygulamaların geliştirilmesini mümkün kılacaktır. Çevre dostu üretim yöntemleriyle biyoteknolojik HA üretimi yaygınlaşırken, kişiselleştirilmiş tedavi ve kozmetik çözümlerle daha hedefe yönelik tedavilerin özellikleri mevcuttur. HA, çok yönlü potansiyel ve benzersiz biyolojik özellikleriyle kozmetik ve sağlık alanında vazgeçilmez bir biyopolimer olarak yoğunluğu korur.