“Türk müziğine maruz kalmak ya da kalmamak” konulu bu makalede; 1970’li yıllardan biraz daha önceden başlanılarak günümüze gelene kadar Türk Müziğinin ülkemizde insanlarımız tarafından nerelerde, nasıl ortamlarda, hangi araçlar vasıtası ile dinlenildiği ve halkımızın kulaklarının ne kalitede bir müzik dinleme kültürüne maruz bırakıldığı incelendi. Bu dönemler içinde, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarının önemi vurgulandı. Radyo ve televizyonun tek kanallı olduğu dönemlerden başlanılarak, günümüze doğru gelirken Türk Müziğimizin çok kanallı kitle iletişim araçlarının birbirileri ile rekabet etmesi neticesinde nasıl bir yol aldığı anlatıldı.
1975 senesinde İstanbul’da kurulan ilk Türk Musikisi Konservatuarının devlet çatısı altında hayata geçmesinin önemi, kültür değerlerimiz içinde müziğimizin en kıymetli unsurlardan biri olduğu, klasik Türk Müziği ve Türk Halk Müziği gibi çok kıymetli bir hazineye sahip olduğumuz dile getirildi.
Milli müziğimizi korumalı, yaymak ve yaşatmak için nasıl bir yol takip edilmeli, ne gibi bir müzik politikası izlenmeli, bu hususlarda hangi kurumlar iş birliği içine girmeli gibi düşüncelerimiz ve tavsiyelerimiz sonuç bölümünde izah edilmeye çalışıldı.