Logolar, bir markanın tüketiciyle kurduğu ilk bağlantılardan biri olarak, markanın kimliğini, değerlerini ve hikayesini birkaç basit sembol ile ifade eder. Günümüzde tüketiciler her gün, bilinçli veya bilinçsiz olarak logolarla karşılaşıp onları yorumlar. Başarılı bir logo, sadece estetik değil aynı zamanda işlevsel bir yapıya sahip olmalıdır ve bu yüzden stratejik bir araç olarak görülür.

Bir logo, tüketiciye bir mesaj iletmenin ötesinde, markanın pazarlama stratejilerinin de merkezinde yer alır ve markanın güçlü bir imajla anılmasını sağlar. Markalarla ilgili ilk izlenim genellikle logolar aracılığıyla oluştuğundan, logolar yalnızca güzel görünmekle kalmamalı; markanın misyonunu, değerlerini ve karakterini de yansıtmalıdır.

Logoların geçmişi binlerce yıl öncesine uzanır. Ancak modern logo tasarımının belirgin bir şekilde yükselişi, 20. yüzyılın ortalarında yaşanmıştır. Bu dönemde grafik tasarımın bir disiplin olarak kabul görmesiyle birlikte, logolar profesyonel tasarımcıların ellerinde şekillenmiş ve markaların pazarlama stratejilerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Paul Rand, Saul Bass ve Raymond Loewy gibi öncü tasarımcılar, estetik ve duygusal bağ kurabilen logolar oluşturarak markaların tüketiciyle derin bir bağlantı kurmasını sağlamışlardır. Bugün, logoda kullanılan her detay, markanın tüketici zihninde kalıcı bir imaj yaratır ve uzun vadede marka bağlılığını güçlendirir.