Diş hekimliği uygulamalarında rejeneratif tedavi, hastalık veya travma sonucu değişen ağız dokularının düzenlenmesini ve rejenerasyonunu içermektedir. Çeşitli dokulardan köken alan ve sement, dentin, kemik gibi mineralize dokuları içeren kompleks anatomi aynı zamanda çeşitli hücre topluluklarını barındırmaktadır. Geçmişte bu hücre topluluklarının rejenerasyonu için çeşitli biyomateryallerin kullanımı test edilmiştir. Bunlar arasında bariyer membranlar, morfogenetik proteinler ve insan/hayvan/sentetik kaynaklı çeşitli kemik aşılama materyalleri yer almaktadır. Bazı araştırmacılar bu materyallerin kullanımını tamamen bırakarak hastanın kendi periferik kanından elde edilen üç boyutlu yapı iskelelerinin kullanımını önermiştir. Böylelikle önce antikoagülan kullanılan plazmalar ardından ise antikoagülan kullanılmayan fibrinin yapı iskelesi olarak kullanımı ortaya çıkmıştır. Trombositler kanama sırasında koagülasyon sağlamakta ve kan kaybını önlemektedir. Kolay bulunabilirlikleri ve içerdikleri büyüme faktörleri sebebiyle trombositler birçok tıp uygulamasında ve diş hekimliğinde rejeneratif tedavide popülerlik kazanmıştır. Periodontoloji, ağız diş çene hastalıkları ve cerrahisi, endodonti, çocuk diş hekimliği PRF’nin diş hekimliğindeki temel kullanım alanlarını oluşturmaktadır. Periodontolojideki ana kullanımlarından biri periodontal kemik içi defektlerin rejenerasyonudur. Çekim soketlerine yerleştirilmesi, sinüs ogmentasyonlarında, tümör çıkarılmasını takiben operasyon bölgesinin doldurulması ve osteomyelit enfeksiyonlarında kullanımı cerrahideki ana alanlarındandır. PRF’nin endodontide ana kullanımını rejeneratif prosedürler oluşturmaktadır. Sığır trombini ve ekstrensek antikoagülanlar gibi ek faktörlerle aktivasyon gerektirmediğinden PRF’nin hazırlanması oldukça basit olup hazırlama süresi ve hazırlama maliyeti önemli ölçüde düşüktür. Diyabetik, antikoagülan kullanan, malign tümörü olan, bifosfonat kullanan veya sigara içen hastalarda PRF kullanımında kısıtlama bulunmamaktadır. PRF’nin rejenerasyon kapasitesini artırdığı, kemik boyut ve konturlarını düzenleyebildiği ve enfeksiyonu azaltabildiği belirtilmektedir. Kullanım kolaylığı, maliyetinin düşük olması ve otolog karakteri birleştiğinde; diş hekimliğinde çeşitli prosedürlerde daha fazla araştırılmaya değer ideal bir biyomateryal haline gelmektedir.