Halkla İlişkilerin Sosyal Bilimlerde Yeniden Konumlanışı: Kurumsal Sosyal Sorumluluktan Kurumsal Sosyal Savunuculuğa
Şu kitabın bölümü:
Yazıt,
H.
&
Köktürk,
N.
(eds.)
2023.
Sosyal Bilimler Üzerine Araştırmalar-VIII.
Özet
Halkla ilişkilerin, politik ve kültürel olarak kutuplaşmış toplumlardaki en güncel uygulama alanlarından biri kurumsal sosyal savunuculuk girişimleridir. Henüz halkla ilişkiler alanında Türkçe literatüre girmemiş olan kavramın, Türkiye’de hakkında geniş bir literatürün geliştiği kurumsal sosyal sorumluluk kavramından önemli farklılıkları bulunmaktadır. Örgütlerin tartışmalı konular hakkında duruş sergilemesi olarak tanımlanan kurumsal sosyal savunuculukta ele alınan konu, genellikle örgütün faaliyet alanı ile ilişkili değildir ve kavram, sosyopolitik bir konuda taraf tutmak anlamına geldiği için kurumsal sosyal sorumluluktan daha risklidir. Bu çalışma, kurumsal sosyal savunuculuk argümanlarının hangi unsurlarla yapılandırıldığını incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda çalışmada, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden Türkiye’nin çekilmesine yönelik farklı kesimlerin dahil olduğu kamusal tartışma esnasında; Koç Holding, Borusan Holding ve Sabancı Vakfı’nın yapmış olduğu kamuoyu açıklamaları kurumsal sosyal savunuculuk örneği olarak ele alınmıştır. Söz konusu kamuoyu açıklamaları argüman analizi ile incelenmiş ve argüman analizi için Stephen E. Toulmin’in “Argüman Modeli”ndeki aşamalar takip edilmiştir. Analiz sonucunda, söz konusu açıklamalarda İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin yanlış bir karar olduğuna yönelik argümanların, İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir işlevi olması gerekçesiyle desteklendiği ortaya konmuştur. İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik ihtilaflı tartışmada, aksi bir argümanın kadına yönelik şiddetle mücadeleye zarar vereceği yönündeki net duruş sergilemeleri, incelenen açıklamaları kurumsal sosyal savunuculuk girişimleri olarak örneklendirmeyi mümkün kılmıştır. Bu çerçevede çalışmada, kurumsal sosyal savunuculuğun, halkla ilişkilerin topluma olan katkısının görülebileceği bir alan olduğu ve bu sayede halkla ilişkilerin sosyal bilimlerde yeniden konumlandırılması gerektiği ileri sürülmüştür.